What's this? What's this?
There's color everywhere
What's this?
There's white things in the air
What's this?
I can't believe my eyes
I must be dreaming
Wake up, Jack, this isn't fair
What's this?
What's this? What's this?
There's something very wrong
What's this?
There's people singing songs
What's this?
The streets are lined with
Little creatures laughing
Everybody seems so happy
Have I possibly gone daffy?
What is this?
What's this?
There's children throwing snowballs
Instead of throwing heads
They're busy building toys
And absolutely no one's dead
There's frost on every window
Oh, I can't believe my eyes
And in my bones I feel the warnth
That's coming from inside
Oh, look
What's this?
They're hanging mistletoe, they kiss
Why that looks so unique, inspired
They're gathering around to hear a story
Roasting chestnuts on a fire
What's this?
What's this?
In here they've got a little tree, how queer
And who would ever think
And why?
They're covering it with tiny little things
They've got electric lights on strings
And there's a smile on everyone
So, now, correct me if I'm wrong
This looks like fun
This looks like fun
Oh, could it be I got my wish?
What's this?
Oh my, what now?
The children are asleep
But look, there's nothing underneath
No ghouls, no witches here to scream and scare them
Oh ensnare them, only little cozy things
Secure inside their dreamland
What's this?
The monsters are all missing
And the nightmares can't be found
And in their place there seems to be
Good feeling all around
Instead of screams, I swear
I can hear music in the air
The smell of cakes and pies
Are absolutely everywhere
The sights, the sounds
They're eveywhere and all around
I've never felt so good before
This empty place inside of me is filling up
I simply cannot get enough
I want it, oh, I want it
Oh, I want it for my own
I've got to know
I've got to know
What is this place that I have found?
What is this?
Christmas Town? Hmm..
---
Nice senelere :]
Cuma, Aralık 31, 2004
Birşey Yapamamanın Dayanılmaz Ağırlığı ve Gözlerin Parlaması
Şu anda saat 10:01 ve cuma günü sabahları her zamanki gibi olmamız gereken mekandayız. Yapmamız gereken hiçbir şeyi yapamamamız (veya yapmamamız) sonucu biriken işler yine üstümüze yıkıldı.
Halbuki dün ne kadar neşeliydik. Aragorn ile yılbaşı balonları üstünde deneysel çekimler yaptık benim webcam'le... Corwin ise "way of shakir" ile bir diğer odada "predator'ün yatağının üstünü ' süslüyordu ve odayı yılbaşına hazırlıyordu.
Kısacası rahatlık ve pişkinlik son noktada ama hani içimizi içten içe kemirmiyorda değildi şu anki durum. (şimdi bile şu yaptığımız iş, yazdığımız şeyler, ders olduğu zaman üşengeçlik maksimum seviyede iken bu durum hiç de akıllı adam işi değil)
Öğlen'e kadar böyle mi geçecek vakit... Bir de yeni yıl heyecanı falan fistan gibi bir sürü kavram ve duygu var kafamın içinde. Hani farklı birşey olmuyacak biliyorum ama işte aptalca batıl bir inanç farklı birşeyler olur beklentisi. "Hope is a good thing" ... Ben mi? Gene yalnızım. Galiba kışın pek işlerim yerinde gitmiyor. Keşke yılbaşı yaz mevsimine gelse....
Corwin le Aragorn da bana gene kendini yazmaya başlamışsın diyor. Corwin, gözlerimin parladığını, Aragorn ise sakalımdan elektrik akımı belirtileri almaya çalışıyor. Keza benim kafam gene başka yerde...
Şimdilik bu kadar...
31.12.2004'e ithafen,
Halbuki dün ne kadar neşeliydik. Aragorn ile yılbaşı balonları üstünde deneysel çekimler yaptık benim webcam'le... Corwin ise "way of shakir" ile bir diğer odada "predator'ün yatağının üstünü ' süslüyordu ve odayı yılbaşına hazırlıyordu.
Kısacası rahatlık ve pişkinlik son noktada ama hani içimizi içten içe kemirmiyorda değildi şu anki durum. (şimdi bile şu yaptığımız iş, yazdığımız şeyler, ders olduğu zaman üşengeçlik maksimum seviyede iken bu durum hiç de akıllı adam işi değil)
Öğlen'e kadar böyle mi geçecek vakit... Bir de yeni yıl heyecanı falan fistan gibi bir sürü kavram ve duygu var kafamın içinde. Hani farklı birşey olmuyacak biliyorum ama işte aptalca batıl bir inanç farklı birşeyler olur beklentisi. "Hope is a good thing" ... Ben mi? Gene yalnızım. Galiba kışın pek işlerim yerinde gitmiyor. Keşke yılbaşı yaz mevsimine gelse....
Corwin le Aragorn da bana gene kendini yazmaya başlamışsın diyor. Corwin, gözlerimin parladığını, Aragorn ise sakalımdan elektrik akımı belirtileri almaya çalışıyor. Keza benim kafam gene başka yerde...
Şimdilik bu kadar...
31.12.2004'e ithafen,
Çarşamba, Aralık 29, 2004
Salı, Aralık 28, 2004
Portrait Of Emilie Flöge
Cumartesi, Aralık 25, 2004
dün,bugün ve "kanki kız" kalmak:):(
dün son fizik labımın ve bugunkü digital labımın getirdiği yoğunluk bitince bugün sonunda yağ içide kalan saçlarımı yıkayabildim ve makyajımı yaparak toplum gnüllülerinin toplantısına gittim. Günün ayrıntılarına geçmeden önce size gönüllülük maceramı anlatmak istiyorum:) Bu yıl Ankara'nın ilk karında her zaman olduğu gibi ben yurttaki insanlara "hadi yürrüüyüüşee gideeliiimmm" baskıları yaparken yan odadaki arkadaş bana dedi ki: ben gönüllü ark.lardan birinin yanına gidiyorum..birkaç arkadaş sahlep içip dolaşcaz karın altında..istersen sen de gel:)" tabii bu teklifin üzerine ben, yaklaşan digital sınavımı sallayarak, hemen giyinip onlara katıldım ve inanılmaz eğlendim o gün:) insanların samimiyeti ve yakınlığı beni çok etkiledi...(zaten benim için anahtar kelime samimiyet..) o yuzden zaten gecen yıldan beri aklımda olan bu gönüllülük olayına daha bir ısındım...zaten ayrılırken biza sahlep yapana arkadaş(Kerim) "Hande artık bize bir proje borçlusun" diyerek beni yavaştan bir zemin hazırladı benim için:) (tabi bu zemin hazırlama sürecinde bazı gönüllülere duyulan "hmm bu da ne kadar hoş biriymiş" hisleri ne kadar etkili oldu onu bilmiorum:Pherneyse biz devam edelim..) bunun üzrine bir gönüllülük isteğidir, bir gönüllülük halidir gidiyor :):P inanaılmaz eğlenceli ve bol gülmeli toplantılar ve her toplantının ardından yenen yine bol gülüşmeli bol eğlenceli yemekler sayesinde iyiden iyiye bağlanmaktayım galipa ortama:) bugun yine böyle bol gülmeli bri yemeğin ardından farkettim ki hani şu "hmm bu da hoşmuş" dediğim insanlar beni "kanki" görmeye ve bana kız ark.larını anlatmaya felam başlamışlar:) çok mu güvenilir duruyorum nedir bilmiorum ki:P:)?
herneyse...bu kadar işte daha bişiy demiycem:)
herneyse...bu kadar işte daha bişiy demiycem:)
Çarşamba, Aralık 22, 2004
Salı, Aralık 21, 2004
Edvard Munch "The Scream", 1893
| ||
|
Pazar, Aralık 19, 2004
Cumartesi, Aralık 18, 2004
One Last Goodbye to Phoenix...
Sometimes I have to remind myself that some birds aren't meant to be caged. Their feathers are just too bright... And when they fly away, the part of you that knows it was a sin to lock them up does rejoice. But still the place you live in is that much more drab and empty that they're gone. I guess I just miss my friend...
Perşembe, Aralık 16, 2004
fransız kalmak
Bizdeki 'Fransiz kaldim' lafi Ingilizce'de Yunanlar için söyleniyor.Onlar bir seyi anlamadiklarinda, 'It is Greek to me' diyorlar. Yani, 'Bu bana Yunan'. Onlarda niye Yunan, bizde niye Fransiz kalindigi ise meçhul. Italya'da birinin söyledikleri, karsisindaki kisi tarafindan yerine getirilmediginde ya da anlasilmadiginda, 'Che parlo Turco?' deniyormus. Meali: 'Yahu ben Türkçe mi konusuyorum?!' Bir de Italyanlar çok sigara içenleri, 'Türk gibi sigara içiyorsun' diyerek azarliyorlarmis. Ermeniler bir seyi anlamadiginda, 'Anladiysam Türk olayim' diyorlarmis. Kizilacak bir sey yok. Çünkü biz de anlamadigimiz zaman Arap oluyoruz. Fransizca'da 'Türk usulü sevismek' diye bir deyim varmis. Anlami da,'hizli hizli, yangindan mal kaçirircasina sevismek'mis. Iddiaya göre deyimin kaynagi da suymus: Türkler kuzey göçleri sirasinda köyleri yagmalarken karsilarina çikan kizlari kollarindan tutup atlarinin üzerine alirmis.Türk akinci bir yandan ortaligi yagmalarken bir yandan da kiza dair 'kötü niyetini' icra edermis! Bittiginde de kizi attan atarmis. Fantastik bir hikaye!! ama Fransizlar'in anlattigi aynen bu valla. Almanca'da 'Türken' ve 'türken' diye iki kelime varmis. Ilki bildigimiz 'Türk' demek. Ikincisi ise 'hile yapmak' anlaminda kullaniliyormus! Grup olarak bir lokantaya gittigimizde herkesin kendi yedigini ödemesine 'Alman usulü' deriz ya. Ingilizce'de aynisi 'Going Dutch' kalibiyla Hollandalilar için kullaniliyor. Gerçi sonuçta birbirine çok benzeyen iki millet ama yine de Almanlar'i yok yere 'maddiyatçi' yapmisiz demek ki. En komigi bu: Israil'de bir kadinin kalçalari büyükse, ''Türk gibi kalçalarin var'' diyorlarmis. Anlasilan, 'yemekte salça, kadinda kalça' merakimiz oralara kadar ulasmis. Bu deyim degil ama eglenceli bir anekdot. Finali onunla yapayim. Bir gün olur a bir Macar'la ayni masada oturursaniz sakin bira bardaginizi uzatip, 'Serefe' demeyin. Çünkü Macar halki, Osmanlilar ülkelerini isgal ettiginde bunu bira içerek kutladiklarini düsünüyorlarmis. Bu yüzden de sadece Türkler'le degil, kimseyle bira bardagi tokusturmuyorlarmis. Bira ile fetih kutlayan yeniçeriler ha! Cidden güzel geyik.
Çarşamba, Aralık 15, 2004
merak, grafikeri öldürdü mü?
bilgisayar çıkınca dört tuşa basıp iki program öğrenen herkes grafiker oldu, herkes fikrinin sorulduğu herşeyi eleştirmeye başladı,bunların sayesinde bir kısım vatandaş da, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya başladı.. bir kısım eleştiriyi okuyunca piyasadaki akademisyen grafiker meslektaşlarımızdan çekinmeye başladım;cesaretim kırıldı... yabancı meslekdaşlarımızın hayran olduğunu bildiğim işlerimize, bazı yerli meslekdaşlarımızın ayran olduğunu anladım. her nekadarönemli değilsede kırıldım...
hemen her konuda kendileri atıp kendileri tutuyor,bazen de tutamayıp ortalığı batırıyorlar...mesleğim adına üzülüyorum.. rastlıyorsunuzdur, medyada şu güncel konu YTL kompozisyonları hakkında, ağzı olan herkes konuşuyorda, konuşuyor..daha sırada kimler var kimbilir..... usta zannettiğimiz kişilerde, kendilerine biçilen figüran rollerini bu konudaki taslaklarından daha kepaze, ama bir takım medyatörün istediği gibi iyi bir şekilde(basında yer almak adına) oynuyorlar.....bu konuda kendilerine verilen ev ödevlerinide,(bir araYTL tasarımları yaptırılmışlardı) saçmalıklar düzeyinde yaptıklarının farkında değiller, çünkü saçmaladıklarını yüzlerine vuranda yok,eleştirende.... meydan boş yani..... birisi banknotun ön yüzüne balerin koyar,5 balerin 5ytl düzeyindedir banknotumuzu gereksiz rakamlardan kurtarmıştır, üstelik arkadaşımız moda tasarımcısıdır.(ben ne kadar moda tasarımından anlarsam...) bir diğeri ele alındığında renk değiştiren bir kağıttan bahseder, banknot yerine.....haaa birde Atatürk portresini kaldırır banknotlarımızdan..buda dünyaca ünlü grafik sanatçımızın tekidir!
bir diğeri banknot tasarımı yapanların nuh nebiden kalma, çekirdekten yetişme(usta çırak ilişkisi) kişiler olduğunu ve bunlarında estetikten yoksun olduklarını zırvalar bir dergide kendisine verilen köşeden homurdanarak ,banknotlarımızı zevksizlik örneği olarak algılayabilmiştir ancak,(tabiiki beğenmek zorunda değilsin ama hiç olmazsa tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığın bir konuda fikir yürütmek zorundada değilsin..)
herkesin tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığı, birçoğunun arka yüzünde yer alan konudan bihaber olduğu,banknotları kompozisyonları ve harcanan emekleriyle değilde,nominal değeriyle değerlendiren" (keşke bu arkadaşlarımız yada herşeyi bildiğinizanneden bu zerzevat-ı muhteremler, diğer ülkelerin banknotlarını da inceleyip öyle dökselerdi inci büyüklüğüne bile erişemeyen,inci'lerini...)
neyse rahatsızlık duyduğum bir konuda hiç olmazsa sizlerle biraz dertleşmek istedim. kantarın topuzu biraz fazla kaçtıysa affola....
sizin anlayacağınız; nasrettin hoca misali, herkesin önünde eşeğin kuyruğunu kesersen kimseyi memnun edemezsin, kimisi uzun der kimisi kısa.her ne kusur etti isek de, tekrar affola....
H. AKSU
hemen her konuda kendileri atıp kendileri tutuyor,bazen de tutamayıp ortalığı batırıyorlar...mesleğim adına üzülüyorum.. rastlıyorsunuzdur, medyada şu güncel konu YTL kompozisyonları hakkında, ağzı olan herkes konuşuyorda, konuşuyor..daha sırada kimler var kimbilir..... usta zannettiğimiz kişilerde, kendilerine biçilen figüran rollerini bu konudaki taslaklarından daha kepaze, ama bir takım medyatörün istediği gibi iyi bir şekilde(basında yer almak adına) oynuyorlar.....bu konuda kendilerine verilen ev ödevlerinide,(bir araYTL tasarımları yaptırılmışlardı) saçmalıklar düzeyinde yaptıklarının farkında değiller, çünkü saçmaladıklarını yüzlerine vuranda yok,eleştirende.... meydan boş yani..... birisi banknotun ön yüzüne balerin koyar,5 balerin 5ytl düzeyindedir banknotumuzu gereksiz rakamlardan kurtarmıştır, üstelik arkadaşımız moda tasarımcısıdır.(ben ne kadar moda tasarımından anlarsam...) bir diğeri ele alındığında renk değiştiren bir kağıttan bahseder, banknot yerine.....haaa birde Atatürk portresini kaldırır banknotlarımızdan..buda dünyaca ünlü grafik sanatçımızın tekidir!
bir diğeri banknot tasarımı yapanların nuh nebiden kalma, çekirdekten yetişme(usta çırak ilişkisi) kişiler olduğunu ve bunlarında estetikten yoksun olduklarını zırvalar bir dergide kendisine verilen köşeden homurdanarak ,banknotlarımızı zevksizlik örneği olarak algılayabilmiştir ancak,(tabiiki beğenmek zorunda değilsin ama hiç olmazsa tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığın bir konuda fikir yürütmek zorundada değilsin..)
herkesin tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığı, birçoğunun arka yüzünde yer alan konudan bihaber olduğu,banknotları kompozisyonları ve harcanan emekleriyle değilde,nominal değeriyle değerlendiren"
neyse rahatsızlık duyduğum bir konuda hiç olmazsa sizlerle biraz dertleşmek istedim. kantarın topuzu biraz fazla kaçtıysa affola....
sizin anlayacağınız; nasrettin hoca misali, herkesin önünde eşeğin kuyruğunu kesersen kimseyi memnun edemezsin, kimisi uzun der kimisi kısa.her ne kusur etti isek de, tekrar affola....
H. AKSU
Salı, Aralık 14, 2004
To One Of Those
I loved
And I suffered.
But I know, my way is the Right,Honest,Innocent and the Pure one.
I will love again,
I will forgive again
And I will keep my patience again.
I know it like the back of my hand;
I will suffer again.
And I will be the lonely one again...
But one day, when I disappear;
If you are one of those,
Never to mention my name...
I just want to be loved as much as I loved you,
I just want to be cared as much as I cared about you,
Nothing More...
Why Is It So Hard To Love & Care
14.12.2004'e ithafen,
And I suffered.
But I know, my way is the Right,Honest,Innocent and the Pure one.
I will love again,
I will forgive again
And I will keep my patience again.
I know it like the back of my hand;
I will suffer again.
And I will be the lonely one again...
But one day, when I disappear;
If you are one of those,
Never to mention my name...
I just want to be loved as much as I loved you,
I just want to be cared as much as I cared about you,
Nothing More...
Why Is It So Hard To Love & Care
14.12.2004'e ithafen,
Cumartesi, Aralık 11, 2004
Freedom. I dig my feet into the sand. Stare at the stars above me burning bright. I close my eyes and hear the ocean, I taste the salt upon my lips. The rapid winds send shivers through my body, I feel as if I am a fish. Swimming through the ocean waters. No worries to drown me. I swim; I jump, free falling into the ocean, I dig my feet deeper into the sand. It clogs between my toes, feels rough upon my heels. I look deeper into the sky, see the moon the sun a star. I close my eyes tighter to hear the sound of dolphins swimming Freely in the ocean. I taste the air upon my lips, The wind takes me higher and higher Spreading my wings, flying with the wind. Through the white fluffy clouds. I look down upon the world I live. All game. No worries to pull me down. I fly, I sing, I triple spin through the sky, I open my eyes, here while I sit on the sand. Reality hits but I am still in dream land, No one can tell me how to dream, So I am nothing here but free.
Pazar, Aralık 05, 2004
Questions lie beneath the surface
Here, then, is a great mystery. For you who also love the little prince, and for me, nothing in the universe can be the same if somewhere, we do not know where, a sheep that we never saw has-- yes or no?-- eaten a rose...
Look up at the sky. Ask yourselves: is it yes or no? Has the sheep eaten the flower? And you will see how everything changes...
And no grown-up will ever understand that this is a matter of so much importance...
The Little Prince - Antoine de Saint-Exupéry
Look up at the sky. Ask yourselves: is it yes or no? Has the sheep eaten the flower? And you will see how everything changes...
And no grown-up will ever understand that this is a matter of so much importance...
The Little Prince - Antoine de Saint-Exupéry
Perşembe, Aralık 02, 2004
4th One Song,One Movie,One Quote,One Feeling...
---------------------------------------
Jeff Buckley - Forget Her
---------------------------------------
Tim Burton - Batman Returns (1992)
---------------------------------------
******************************
-[CatWoman]You're catnip to a girl like me.
-Handsome, dazed......and to die for.
-Mistletoe can be deadly if you eat it.But a kiss...
-...can be even deadlier if you mean it.
-You're the second man who's killed me this week.
-But I've got seven lives left.
-I tried to save you...
-Seems like every woman you try to save ends up dead.
-Or deeply resentful.
-Maybe you should retire.
******************************
-[CatWoman]How could you?
-I'm a woman!
-[Batman]I'm sorry.
-As I was saying, I'm a woman and can't be taken for granted.
-Life's a bitch, now so am I.
******************************
---------------------------------------
Patience...
---------------------------------------
02.12.2004'e ithafen,
Jeff Buckley - Forget Her
---------------------------------------
Tim Burton - Batman Returns (1992)
---------------------------------------
******************************
-[CatWoman]You're catnip to a girl like me.
-Handsome, dazed......and to die for.
-Mistletoe can be deadly if you eat it.But a kiss...
-...can be even deadlier if you mean it.
-You're the second man who's killed me this week.
-But I've got seven lives left.
-I tried to save you...
-Seems like every woman you try to save ends up dead.
-Or deeply resentful.
-Maybe you should retire.
******************************
-[CatWoman]How could you?
-I'm a woman!
-[Batman]I'm sorry.
-As I was saying, I'm a woman and can't be taken for granted.
-Life's a bitch, now so am I.
******************************
---------------------------------------
Patience...
---------------------------------------
02.12.2004'e ithafen,
Çarşamba, Aralık 01, 2004
Neye...
Soğuk...
Ne diye pencerenin kenarına geçersin
Pis bir şarkı çalar
Bir sigara yakar,
İzlersin sisler içindeki bir dostumun dediği gibi
Hayal kırıklarının şehrini
Derdin nedir yada tasan
Kafana takılan, yoran
Seni bu hale sokan...
Anan mı yok , yoksa baban mı?
Kardeşini mi aldılar? Sevdiğini mi elinden?
Arayanın mı yok? Sevenin mi yok?
Topraklarından, kökünden mi uzaksın?
Yalnız mısın peki...
Uğraşsan üstesinden gelemiyeceğin birşey mi var?
"Hayır"...
Bu haline rağmen neye ?
Neye?
Neye...
01.12.2004'e ithafen,
Ne diye pencerenin kenarına geçersin
Pis bir şarkı çalar
Bir sigara yakar,
İzlersin sisler içindeki bir dostumun dediği gibi
Hayal kırıklarının şehrini
Derdin nedir yada tasan
Kafana takılan, yoran
Seni bu hale sokan...
Anan mı yok , yoksa baban mı?
Kardeşini mi aldılar? Sevdiğini mi elinden?
Arayanın mı yok? Sevenin mi yok?
Topraklarından, kökünden mi uzaksın?
Yalnız mısın peki...
Uğraşsan üstesinden gelemiyeceğin birşey mi var?
"Hayır"...
Bu haline rağmen neye ?
Neye?
Neye...
01.12.2004'e ithafen,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)