Cumartesi, Mart 20, 2010

Sıfır

Bir şarkı söylenir bazen kafanın içinde.. İnadına güzeldir şarkı. Vazgeçemezsin. Aynı şarkı döner durur. Bitmeden baştan alır. Ama insan hiçbir şey hissetmeyebilir. İlginçtir. Hiçbir şey hissetmemek... Çok garip. Belki de ne hissetmesi gerektiğini bilmemek. İlla bir şey hissetmeli mi? Yok canım, daha neler!?
Belki sadece şarkı güzeldir. Hiçbir şeyle ilintilenmesine gerek kalmayacak kadar güzeldir. Hiçbir şey derken zaten herhangi bir yaşanmışlıktan bahsediyor değilim. Herhangi bir his sadece.
Sükunet. Huzur. Bunların başka başka türleri vardır. Mesela bir tanesinde gözler keskinleşmiştir. Tüm belirsizlikler ortadan kalkmıştır. Her şeyin olumlu ve haddinden fazla güzel görünmesiyle birlikte yürüyen bir türüdür bu. Yanlış... Aslında bu ümidin ta kendisidir.
Bir diğerinde, mesela, tüm üzüntülerin kaybolmuştur. Yok.. Bu da değil. Bu da başka bir şey aslında. Bir barışıklık hali.
Ama belki de tam olarak herhangi bir şey hissetmemektir huzur. Rengini kaybetmek. Renksizleşmek. Geçip gitmiş günlerin hesaplarından gocunmazsın, geçip giden günlerin güzelliklerine de seviniyor değilsindir. Gelecek içinse ne bir ümit ne bir korku hissedersin. Aslında tam olarak geçmiş ve gelecek silinmiştir. O anda varsındır. Aman Yarabbi! Ne biçim bir hürriyet. Hepsinden daha güzeli, içinde bulunduğun an ile de ne bir kavgan vardır ne bir alışverişin ne de bir gurur. Bazen güneşli bir bahar gününde papatya kokularıyla mest olursun ya; veyahut kuşların cıvıltılarıyla dolar için; ve dersin ki işte huzur budur. Hayır, huzur filan yoktur aslında, çünkü köpek gibi korkarsın o baharın geçeceğini bildiğin için. Ama huzur öyle mi. Huzur bir silinmişlik halidir. Herhangi bir şeye dair herhangi bir fikir, his, düşünce içermeme halidir. Kayıtsız, şartsız, hesaplaşmadan, öylesine geliveren bir rıza halidir. Hani o an ölecek olsan hiçbir şey hissetmezsin sanki. Ne üzülürsün ne sevinirsin. Vaktidir diyeceksindir. Vakit gelmişse vakit gelmiştir diyeceksindir. Ama bahar öyle mi, bahar gelince delice korkarsın ölmekten de bir ölüme şahit olmaktan da. Herhangi bir olumsuzluğun bozmaya muktedir olabildiği bir coşku halidir o.
Ama huzur çok başka bir şeydir. İte de bulaşmazsın, çalıyı da dolaşmazsın. Öyle de olsa başüstüne, böyle de olsa başüstünedir. Öylece her şey içinden geçer gider. Hiçbir şey dokunmaz sana. Sırıtmazsın salak salak oturduğun yerde; ya da yürürken.
Huzur öyle bir hürriyet verir ki insana. Anlatılmaz. Anlatılamaz. Dile dökülemez. Hürriyetin kendisini sunar huzur insana. Zatı itibariyle hürriyet. "Ele fırsat" değil. "Cana coşku" da değil. Ama o kadar hür hissedersin ki kendini, hiçbir şey yapmamakta karar kılarsın. "Okçuluğun en üstün mertebesi, hiç ok atmamaktır" diyen bilge gibi. Her şeyi yapabilecekmiş gibi hissederken, hiçbir şey yapmamanın en güzeli olduğunda karar kılmak.
Olmakta olanın olmasına tüm kalp ferahlığı ile şahitlik etmek. Ne hızlandırmak istersin bir güzelliği ne de mani olmak istersin bir fenalığa. Mevcudun batınını seyir, mevcudun birliğine şehadet hali. Herhangi bir bölünmüşlük göremezsin.
Huzur nazarıyla bakmak belki de Hakk nazarıyla bakmaktır. O an arka sokakta bir cinayetin işlenmiş olduğunu işitsen dahi yine de "Rahman'ın yarattığında bir intizamsızlık göremezsin".
Renksiz. Sessiz. Sözsüz. Harfsiz. Bir lamba gibi sönmek.

"İşte bir gümüş bedenlinin özlemi sararttı seni.
Altın haline geldin artık.
Sen altına âşıksın;
Altın benim rengime âşık"

1 yorum:

Bülent Özgün dedi ki...

Okudukça, okuyunca bir "sıfır" hali düşledim, özledim kardeşim; eline sağlık. Niye hiç konuşmayız böyle şeyleri, bilmem ki, yazıya mı yakışır yoksa bu hüzün, keşke konuşsak, keşke, özledim seni kardeşim, şimdi özledim, sen yazınca oluyor bu, sen yazınca...