Pazartesi, Nisan 28, 2008

Misak

Sus pus oturmak geceler boyu, gündüzleri bir heyulanın peşinde koşmak durmadan, elbet yorar insanı... Çünkü bilcümle hayalperestler ne bir eksik ne bir fazla bir o kadar da hakikatperesttirler; ama hepsinde zahir olmaz, o başka.
Ticaretini iyi yapmalı insan. Hele ki elinde avucunda ne varsa hepsini koymuşsa ortaya, o zaman semeresini alabilmek için beklemesini de bilmeli. Büyük şeyleri büyük şeylerle takasa yeltenmişse, dönüşü olmayan yollara girmişse hem de bilerek başına gelecekleri; işte asıl o zaman insanlık haysiyetini yere düşürmeden yürümeye çalışmalı o yolda.
Yiğitlik büyük takaslara yeltenmede değil, sırtlanmaya çalıştığı yiğitliğin alnına leke getirmeyecek bir cehd, tahammül, sabır ve sebat gösterebilmede. Unutursa eğer kaybedeceğini zannetmekle kazanacağını görememenin arasındaki anlık tereddüdün bir ömrü ziyana yeteceğini; o zaman zaten kaybetmiş demektir. Ve hüsran büyük bir şeydir gerçekte. İnsan bunu bilse de bilmese de böyledir bu; lakin avucunda hüsrandan başka bir şey kalmayıncaya kadar oynarsa, kaybedeceğini bile bile de olsa yiğitliğin hakkı olan cehdi esirgerse, o, hüsranın aslında ne denli büyük olduğunu hüsranıyla başbaşa bırakıldığında anlayacaktır. Öbür türlü umsun ki verdiği mücadelenin hatırına kurtulur belki.
Ömre törpü, bele sancı, dile acı, boyna zincir bir yükü kabullenmişse insan; hatta bunu bilerek ve isteyerek, hatta ve hatta kelimenin tam anlamında arzulayarak sırtlanmışsa bunu, ne pahasına olursa olsun arkasında durabilmeli ki insan olsun. Cehdiyle arınsın. Dilini ısırsın, boynundaki ağırlıktan yüzü yere sürtülsün, erisin dirhem dirhem; ama beli koptuğunda tüm acılardan kurtulacağı gerçeğiyle teselli bulsun. "Çatlarsam, doğuran kısrak utansın!" diyemiyorsa bilsin ki onun sa'yi "kayanın üstündeki kum gibi" faydasız, çürük ve fanidir, ve bilsin ki işte o zaman "işleri boşa gitmiştir".
Ne ki o, ömrünün sözünü onyedi yaşında, taze tıraş, burnunda anasının ak sütü kokuyorken vermişse; hatırladığında o sözü, içinde zerre pişmanlık görmüyor ama sadece ve sadece insanlık haysiyetini düşünüp kirpikleri çiğleniyorsa; unutmasın ihtiyacı olan yalnızca sabırdır. Yüreğini burkan, adımlarının beyhudeliğini bilmesiyse eğer; korkmasın, gecenin en karanlık anı güneşin doğmasından hemen önceki andır.
Unutmasın ki, insan ulaşmakla değil yürümekle mes'uldür.
Unutmasın ki, buğdayın başağa inkılabı, toprakta çürümesinden geçer.
Unutmasın ki, niye yürümesi gerektiğini unuttuğu gün hatırlayacak hiçbir şeyi kalmayacaktır.
Unutmasın ki, insanlık haysiyeti leke götürmez.
Unutmasın ki, yükü ancak öldüğü gün sırtından inecektir.
Unutmasın ki, sözün yerine gelmesi ancak böyle mümkün olacaktır.