Pazar, Kasım 20, 2005

kanka kız mode off!!!

ya ben artık "kanka kız" olmak istemiyorum yaaa!! hani tamam normal arkadaşlarımın dertlerini dinleyim çözüm üretiyim konuşıyım bik bik.. ama kardeşim her tanıştığım erkek bana kanka muamelesi yapıor yaa... istemiyorum yahu... hoşlandığım insanlara yaklaşamıyorum... yok mu bundan kurtulmanın bir yolu? çok mu guven veriyorum çevreye nedir? sıkıldım yaa istemiorum "kanka kız" falan olmak.. aa aaa aaaa...

Salı, Kasım 08, 2005

Perşembe, Temmuz 21, 2005

EĞER

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Can Yücel

Pazartesi, Temmuz 11, 2005

merhaba, nasılsın???

Lütfen sorma bana "halinden memnun musun?" diye. Aslında merak bile etmediğin birşey için kendimi sorgulattırma bana. Neydimle, ne oldum arasındaki sürünüşe şimdiki aklın verdiği sahte güven duygusuyla dönüp baktırma bana. Beni ezerek değiştirenleri, sinsice değiştirenleri, değersizlikleriyle değiştirenleri, iyi niyetin postuna bürünüp değiştirenleri, değiştirmeyi amaçlamadan neden bilinmez; bilinsede farketmez. Sırf terkettikleri için değiştirenleri hatırlatma bana. Bulduğum, görebildiğim her değişimin sebebini arattırma, her biri için ağıt mı, pişmanlık mı, sevinç mi, umursamazlık mı diye araştırtma bana. Yıldızları da, palyaçoları da, figüranları da özlemedim; onlara manasız selamlar vermek zorunda bırakma beni.

Ağlamakla gülmek arasında seçim yapmak zorunda bırakma beni, ikisine de inanmıyorum; beni kendi aralarında paylaşmış olsalar bile. Sorguladığım herşeyin bende bıraktığı izleri, benim onlarda bıraktığım izlerle karşılaştırma bana; saygım olmayan mücadelelerin galiplerini bilmek zorunda bırakma beni. Zamanında verdiğim değerleri gerçeklerle teraziye koydurtma bana, herşeyi eski zamanların hatıralarından, anlık duygulardan, kısa yanılgılardan, sahte kahramanlardan, bana uzanan kollardan, çaresiz sarılmalardan, zayıflıktan ibaret bahanelerle dengelediğimi duymak istemiyorsan sorma bana bu soruyu. Ama illaki soracaksan, beni bu yolculuğa iteceksen, o zaman bilmelisin ki, evet memnunum halimden, hem de senin asla anlayamayacağın kadar

Ne temiz kalıyor şu hayatta?

Hiç birşey temiz kalmıyor hayatta.. Sahip olmaya, diriltmeye, yüceltmeye çalıştıkça izlerimizi bırakıyoruz üstünde, bundan gurur duymayı başarabilecek kadar da yüzsüzüz aslında.

Temasımızın bıraktığı izlere başarı gözüyle bakacak kadar da körüz. İzlerimizi yarıştıracak kadar da aciz. Bir yandan kirletirken, bir yandan birbirimize gülümseyebilecek kadar da yalancı. Nerde başlıyor tespit etmek güç ama bir o kadar da önemsiz, durdurmanın mümkün olmayacağı bu kadar açıkken.

Başlangıçların temiz umudu giderek kararırken, gülümsemeler bunu kapatmak için giderek gerginleşirken, sonuçlar sebepleri örtmeyi başarırken, sorgulamak da manasız zaten. Savaşmak? Peki savaşmak? Savaşmak da daha fazla kirletmek değil mi? Olmadığını, olamayacağını bildiklerinin uğruna sırf yapmış olmak için girdiğin kavgada bulabileceğin zafer de amacın kadar kirin içinden çıkıp onun bir parçası olmuyor mu?

Aydınlık kör edici şiddetiyle, karanlık örten, sakinleştiren dinginliğiyle kiri kapatsa bile kurtuluşun anahtarı olmadığı çok açık. Kirin içine saklanmak, çaresizlik, kabullenmek... Kabullenmek zaten tek seçenek. Kabullenmek ve görmek, ve bilmek, en azından bir farkın olmadığını bilmek; üstüne düşen payı şöyle veya böyle eninde sonunda kirleteceğini bilmek, tamamen battığında bile gözlerini yummamak; kendinden öncekileri suçlamadan, kendinden sonrakilere "hayatta hiçbirşey temiz kalmıyor, buna hazır olun" diyebilmek...

Pazartesi, Temmuz 04, 2005

Tyler Martin --"Pink Floyd has been my all-time favorite band since I started really listening to music. I think Roger Waters is a genius in dramatic lyrical storytelling. Wright, Mason, and Gilmour are amazingly talented musicians. The very early Syd Barret days just didn't compare, and the band just did not have the same power and energy when they tried to go on without Waters after The Wall and The Final Cut. It was the harmony of these four musicians that made a gigantic musical and emotional impact on me.


Cumartesi, Haziran 04, 2005

dunluk..sonunda...

biliyorum kaç zamandır yazıcam yazıcam deyip yazmıyordum...ama sonunda yazıyorum işte... hayatımı bir düzene soktum sanırım.. sonunda... monotonluk.. butun aradığım buymuş galipa... sabah kalkıyorum..kahvaltı ediyorum(hayatımdaki en yani olaylardan biri.. 20 yıl sonra ilk kez düzenli kahvaltı...), staja geliyorum akşam olunca stajdan çıkıyorum... bişeyler yiyorum bişeyler okuyorum ve erken yatıyorum.. şu erken yatma kısmı hoşuma gtmiyor.. alışkın değilim sekiz saat uyumaya..:P ondan herhalde:P:) asıl yazmak istediğim benim monoton hayatım değil elbette... aslında bi kaçtır düşündüğüm bazı konular var.. mesela nedir bu günlük tadındaki yazıları insanlarla paylaşma isteği? bu itiraf.com'la baişlayan bir akım mı acaba? yani bilmiyorum elbette benim de "yaaa başkaları da bunu görsün" diye yaptığım bi çok şey var ama yani hiç bir zaman başkalarının fikirlerini almak istemediğim konuları su yüzüne çıkarmam... önce iç hesaplaşma yapmak istiyorum galipa bu konular hakkında..:P
her neyse bu konu nerden esti derseniz -ne yazıkki yanıldınız, dünlük'ten değil..:) zira bana anlatılan dunluk konsepti başka bişiydi? yanılıyor muyum?-
www.guncem.com diye bir siteden esti... "senin nickin orda yok mu?" diye sorarsanız: var, evet... kendime göre bazı self justificationlarım da var o sitede bir üye olarak görünüyor olmam için :) ama gene de yani ne biliiiiiim çok şey yazar mıyım bilmiorum..kim bilir belki de yazarım.. gerçekten anlamıyorum ben
sanırım.. yani her gunumu internette anlatmanın -(bi bayan öyle bir site kurmuştu sanırım bir de:) ..)- psikolojik açıklaması nedir??.. asıl bunu merak ediyorum galipa..:) birara sosyal psikoloji dersi almak lazım:P:)))
bir de diyorum ki dunluk zirvesi mi düzenlesek ne;)?:)
hırsız-polis oynarız...:))

Perşembe, Mayıs 26, 2005

Distance... :,-(

Eğer birisini çok seveceğinizi düşünüyorsanız, asla onu bırakamayacak, ona bağlanmaktan, onu düşünmek, geceleri bazen uyanıp ağlamaktan, hayatınızı hep onun için birşeyler yapmak, ona ulaşmak için harcamakla geçirmek, ki bazen de belki de hiç bir zaman bunlara ulaşamamanın verdiği korkunç acı...

Cuma, Mayıs 20, 2005

80'li Yıllarda Yaşamak Demek...

1980li yillarda hayatinin ilk tecrübelerini yasamis, ilkokula gitmis, kenan evren'i, erdal inönü'yü, özali tanimis olmak... Ajda pekkan'in alo, michael jackson'in pepsi reklamlarini hatirlayacak kadar sansli olmak demek Big in Japan , the final countdown ,ey of the tiger demek...

Icraatin içinden demek, semra koy bir kaset de nesemizi bulalim demek...
Köprü demek, ödediginiz her kurus verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek...

Voltran voltran voltran demek , depozito toplamak adina kola sisesi biriktirmek demek,
Adile nasit ten masal dinlemekdemek...
Debbie gibson, tiffany, jason danovan, sandra,modern talking vb. dinliyor olmak...
Comanchero'nun ve life is life'ın sözlerini ezberlemeye çalismak demek...
Michael jackson, madonna, samantha fox demek...
Korhan abay,cenk koray,metin milli,ersen ve dadaslar demek.
Clementine, he man, she ra, transformers demek.
Okula siyah önlükle gitmek demek. kayahan,nilüfer,sezen aksu, baris manço ile büyümek
demek
Moruk demek,
Herild yani demek,
Hey corc versene borc demek,
Olmaz maykil bende de yok cevabini isitmek demek,
Geriye donup baktikca ic gecirmek demek...
Yüzyil içindeki en iyi, en kiyak kusak. hem eski hem yeni olmak demek.
Biraz gözü açik bir 80 li yüz yillik nesil kültürünü bir porsiyonda almis demektir.
Edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu sörli makleeyynn yeeeeeee diye bagirip en az bir
technotronic kasedine sahip olmak demek.
Mahalle ce$melerinden su icmek, bayramlari iple cekmek, cumhurba$kani denince kenan
evreni hatirlamak demek...
Koltukaltinda topla okul bahçesine yalniz giderken "nasilsa oyniycak birileri vardir"
diyebilmek demek...
Eti kemik geciyor demek;
Evden çikmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocuklugunu yasayabilmis,son dönemin
bir üyesi olmak
Ne sorusuna zonk cevabi vermekten zevk duymak,
Büyüteç ile kagit yakmak ve siyah kagitlarin beyaza oranla daha kolay yandigini
kesfetmek,
9 voltluk pile dilinle dokunup o eksi ani yasamak,
Televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak,
23 nisan çocuk senliginde gelen yabanci çocuklara 5 dakikada asik olmak demek
Son dersin son 5 dakikasinda parkeleri giyip zilin çalmasini beklemek, hurraa kapiya
dolusmak, disariya pestil olarak çikmak demek,
Sinek ilaci arabalarinin arkasinda biraktigi buluttan deli gibi dolasmak demek.
Kutu kolayi actiktan sonra kapagini cekip cikarip atmak demek
Tipe bak demek...
Fon muzigi laura brannigandan self control olan gunler.
Bakkala gitmenin, sokakta oynamanin, harclik toplamanin gecerlisayildigi,
Havuc'un olmadığı yillar demek...

Her seye ragmen temiz ve el degmememis bir hayat demek...sonrasinda biz buyuduk ve
kirlendi dunya demek.
Pazar aksamlari mecburen yikanmak ve erken yatmak demek...
Sesi açip kismak için televizyonun dibine kadar gidip kanal degistirmek için üstündeki
dügmelere basmak zorunda olmak demek
Sehirlerarasi yolculuklara cikarken otobusun 302s olmasi icin dua etmek.
Bilet alirken arka kapinin onu ve tekerlek ustu olmasin demek.
Resimli futbolcu kartlari demek,
Süper babaanne demek,
Fantayla kolayi karistirmak demek,
Mahalle kavrami demek.
Anket ve hatira defterlerinin olmasi bunlara seviyorum ama kimi diye baslayan maniler
yazmak
Önünde tek arkasinda 2 çizgi olan külotlu çoraplarin havada sallanarak giydirilmesi,
İçinde biri sabunlu iki islak bez olan mustili beslenme çantasi,
Dantel yaka,
Yenen kokulu silgi,
Leblebi tozu çekerken atlatilan ölüm tehlikeleri,
Hulahop,
Ayak bilegine takilarak çevrilen top,
Sek sek oynamak,
Bayramda mahalleye dagilip seker toplamak,
Müsaitseniz annemler size gelecek demek
Trt'nin yayin akisinin bitmesiyle çalan istiklal marsi için ayaga kalkip, marsi hazirolda bangir
bangir söylemek ve marsin bitiminden sonra çikan tiz "biiiiiiiiiiiiip"sesine ragmen
televizyonu kapatmamak demek.
Zerrin Özer demek. Nasil da geçmisti bütün bir yaz demek. Bu sarkiya kafanda klip çekmek
demek.
Yazlik diskolarda içeri alinmamak demek. bunun için aglamak ve içeride - her nedense- You
are in the army now- sarkisinda sarmas dolas danseden abi ve ablalara bakip özenmek
demek
Gorbaçov'un kafasindaki kirmiziligin ne oldugunu merak etmek,
Anneye "zeki müren'e teyze mi diyim amca mi diyim" diye sormak,
Kenan evren'in cumhurbaskanligi görevinden ayrilirken çankaya köskü basamaklarindan
yavas yavas inip sekreteriyle vedalasmasini hatirlamak, "hayat bilgisi" kitabinda kenan
evren'in resmi olmasi,
Her yere modern cami insa etme furyasina anlam verememek,
Batman ve sirnak'in henüz il olmadigi günleri hatirlamak,
Özalin çenesinin enteresan yapisina anlam veremeyip, "acaba benim çenem de ilerde böyle
olur mu" kaygisiyla aynaya bakmak demek...
Breyk breyk arkadas ariyorum demek
Eve lazim olur diye fazlaca pul almak demek
ho ho ho hoover demek
Zeki müren'in size alo diyoruuuum demesi demek
İlkokulda halley, petrol ve komancero sarkilarini uydurmasozlerle soyleyerek danseden
tolga han ozentisi sefil dans gruplari kurmak
Okul sonrasinda ise her gun kosturarak eve gidip; bu topragin sesi programinda kimil
zararlisi ile mucadele yontemleri, orman koylusunun sorunlari ve yuksek randimanli
durum bugdayi turleri ile ilgili verilen faydali bilgilerin ardindan kamber aga ile uyanik
skeclerini buyuk bir ilgi ile izlemek demek kucuk yasta bilinçli bir ciftci kadar ziraat
bilgisine sahip olmak demek
Aldim çantami kolumaaa,
Çiktim dallas yoluna,
Ben babi'yi beklerken
Ceyar girdi koluma sarkisini dansiyla birlikte bilmek demek.

Kimler geliyo kimler?
Sana ne,sana ne?
Ama bunu söylemenize gerek yok ki,
Ben yapinca alisverisi, zaten aliyorum satis fisi replikleri barindiran ali-aysegül atik reklami
ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacagim.
Erooooolll, eroooolll (mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya !
fisini de al oglum'daki meshur erol, hadi hep birlikte,hep birlikte, biz biz olalim
yemeklerden önceeee, lavaboya kosalim, hafta da bir kere tirnaklari keselim, firçalayip
onlari tertemiz olalim diye sarkilar ezberleyen bir nesil olmak
Icraatin içinden izleyip özal'in kalemine bakip hipnotizeolmaya çalismak
Videocudan american ninja, kartal,kan sporu ve evil dead gibi filmleri kiralamak
demek
Analogtan dijitale geçis devrini yasamis birey oldugunu anlamakve ikisinden de farkli
zevkler aldiginin farkina varmak demek
Çok güzel bir ülkenin son yillarini hayal meyal hatirlamak,sonra da çivisinin çikisini görerek
büyümek demek
Hava durumlarinin eksi degil de "sifirin altinda bilmem kaç" denildigini bilmek
demek
Apartmanin çatisina 5 metrelik anten takip üstüne de tencere kapagi baglayan bir abinin
sizi tv önüne oturtmasi ve çatidan oldu mu diye bagirip anteni ayarlamaya
çalismasi .
Yunanistan kanallarini görüntülemek adina .. oldu oldu diye camdan kafayi çikarip
bagirmak ve kimsenin buna sasirmamasi demek. siyahbeyaz ve karli bir görüntü de
olsa .. üstelik yunanca tek kelime anlamasaniz da gündüz vakti çizgi film izlemek için
az debelenmemis olmak demek
Muhtemelen hayatimiz boyunca yasadigimiz en güzel 10 yil demek...
Trt 1'de olusan sorunlar sonucu yayina bir süre ara verildiginde ekrana getirilen donuk
agaç, dag bayir, çanak, çömlek resmine en az 10 dakika hareketsiz bakabilmek
demek,
Türkiyede yasamis son mutlu kusak oldugunu hüzünle hissetmek demek.

Perşembe, Mayıs 12, 2005


Kerim Tekin...

Desperation

<>
What's with the destined need to die?
How will I solve this problem and why?
I have the desperation surrounding me.
Wanting the suicidal boy to be me.
With all of my sleepless nights
And all of my inner fights,
Comes death as my final option in life.
To end this pain with the slice of the knife.
With the world that hates me,
And my sickness for all to see.
I've been wanting to make my desperate attempt,
But it might be the thought that I may resent.
I never had people that care in my life,
Which is why I was so glued to the knife.

Cutting released all my agonizing pain.
If I keep it bottled up I will go insane.
Why do I have the desperate need to die?
Why when I cry do the tears run dry?
Why can't I cope with the pain that I feel?
Maybe it's fake, but also so real.

Salı, Mayıs 10, 2005


Safar e Ghandehar

5th One Song,One Movie,One Quote,One Feeling...

-------------------------------------------------
Nektar - Remember the Future - Let It Grow
-------------------------------------------------
Safar e Ghandehar - Mohsen Makhmalbaf (2001)
-------------------------------------------------
************************************************
Dikkat kız kardeşlerim!
Bu okuldaki son gününüz,
Afganistan'da okula gidemezsiniz.
Orada okul yok. Evde oturmak zorundasınız.
Ama ümidinizi kaybetmeyin.
Eğer Duvarlar Yüksekse,Gökyüzü Daha Yüksektir.
*************************************************
- Kılıç Nedir?
- Tanrı'nın emirlerini yerine gitermeye yarayan bir silah,
Hırsızın elini, katilin boynunu keser.
- Baştan alın!
- Kalaşnikof Nedir?
- Tepkili barutlu ve yay mekanizmalı yarı otomatik bir silahtır.
Canlıları öldürür, gövdeyi parçalar ve cesetleri tanınmaz hale getirir.
- Baştan alın!
***********************************************
- Belki bir gün bu perdeleri kaldırmak gerektiğini anlarlar.
***********************************************
- Senin için ne yapabilirim ?
- Belki kardeşim için bir şeyler söyleyebilirsin.
- Hayat veya umut hakkında...
- Umut hakkında mı? Umut ?
...Herkesin yaşamak için bir nedene ihtiyacı vardır.
...Zor anlarda bu neden, umuttur
...Tabii bu soyut bir fikir
...Susuz olan biri için bu su bulma umududur
...Aç olan için ekmek
...Yalnız olan içinse sevgidir
...Çarşaflar altındaki bir kadın için bu bir gün
başkaları tarafından görülme umududur.
...Nasıl buldun?
- ....
- Beğendin mi?
- ....
- Ben beğenmedim
...Yalnız başıma kayıt edebilir miyim?
*******************************************
- Hayatı boyunca sonsuz aşkı aramış ama hep diğer
insanlara aşık olmuş bir adamın sesini dinliyorsunuz...
*******************************************
- Adın ney?
- Nafas
- Kimsin?
- Gelinin kuzeni
...Her zaman Afgan kadınlarının koyulduğu hapishanelerden
kaçtım. Ama şimdi bu hapishanelerin hepsinde tutukluyum
...Only For You My Sister...
********************************************
------------------------------------------------------------
Hope...
------------------------------------------------------------
10.05.2005'e ithafen,

Pazar, Mayıs 08, 2005


Fragile...

Istanbul

Jimi...

J.Morrison

Nuke...

...

Hersey Cok Guzel Olacak...

Çarşamba, Nisan 13, 2005

Is There Anybody Out There?

Hello ........!
Do you remember me? I am alive! Now I am here,in ......, in my house, in my garden, in my blue room. But I miss .... so much. I want to live in ....,when I'll be adult, because I like ..... people (especially .....)
I told you, that I do not like ...., It's not true, I was wrong. It's beautiful ..... I was there only one night and one day. I saw ...., ...., ... (my ...., your ...., our .....) and ......(there is one very european ...). After dark we were sitting on hotel's roof, I was singing "......." Today is saturday. I came to ..... yesterday morning. I took a shower and run to my friend... She is my old friend, we were going together to the same school. We were sitting in the bar, we were talking. Next came our another friends.
Honestly I am bored here. I am going to .... class, so maybe I will be .... correspondent???
This my first letter - it is very very short. Probably I wrote wrong your adress at envelope. You must write it clearly once again.

My Call Number: ......
Adress: ....
email: .....
........
I miss ....! I want to see .... once again.

16.07.2001'e ithafen

Pazartesi, Nisan 11, 2005

Deneysel

scream 2, jpeg on MS Paint, 2005

Pazar, Mart 27, 2005

Bu muhteşem haftasonu adına...

Arzular başka şey
Hatıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?


Orhan Veli

Çarşamba, Mart 23, 2005

Last Good Bye Kiss...To Black Rose [My Angels Will Be Watching You...Good Luck Princess]

(ville)
I'm giving up
the ghost of love
in the shadows
cast on devotion

(lauri)
She is the one that I adore
creed of my silent suffocation...

(ville e lauri)
Break this bittersweet spell on me
lost in the arms of destiny...

(ville)
Bittersweet...

(lauri)
I won't give up
I'm Possessed by her

(ville)
I'm wearing A cross
She's turning to my good

(ville e lauri)
Break this bittersweet spell on me
Lost in The Arms of Destiny

(lauri)
Bittersweet I want you...

(ville)
I want you...

(ville)
I need you

(ville e lauri)
Ohhhhh....
Break this bittersweet spell on me...
Lost in the arms of destiny

(ville e lauri)
Bittersweet...

23.03.2005'e ithafen,


Pulp Fiction - Dead Nigger Storage

Pulp Fiction - Go home...

Pulp Fiction - After Shot " Me casa Su casa "

Salı, Mart 22, 2005

Sadness and Abhorrence

Age four, pretty child, little child. Hiding from her abusers. To the child, her hiding place is heaven, it is her security where the child can fantasize and pretend she is rescued from her abusers and placed in a new family, where Donna Reed is her mother, Robert Young is her father and Beaver is her brother.

It's her secret place where no one comes because it is where the garbage is thrown. The smell is appalling, the bugs, snakes and spiders are frightening but the isolation is welcome.

As she settles down to hide, a silent tear falls. This is where she cries her usual special cry, a silent cry without a sound so she will not be found. Her little body shakes with sobs as silent tears roll down her dirty face, leaving clean streaks on her little cheeks.

The tears fall around her feet and on the waiting daisys. Among the filth, stench and rusty cans grow wild and free daisys.

The child touches the daisy and loves the beauty. The daisys become her best friends and her symbol. They symbolize everything good, kind, beautiful, peaceful and most of all strong. They symbolize survival. The little child held to the hope that she can also be a daisy, growing out of the private dump she called home. She wanted to grow and be beautiful, no matter how much garbage life dumped on her.

hoş

http://home.mchsi.com/~ttint/

Cumartesi, Mart 19, 2005


Hatırlamak ve hiç unutmamak için...

"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken
kahramanlar! Burada dost bir vatanın bağrında
bulunuyorsunuz. Huzur ve barış i.inde uyuyun.

Sizler Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarini bu savaşa gönderen
analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim
bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde
rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda
canlarını verdikten sonra, artık bizim çocuklarımız
olmuşlardır.. "
M. Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu


18 Mart 1915 tarihinde, Birinci Dünya Savaşı’ nın
efsanevi çarpışmalarından biri, "Çanakkale Deniz
Savaşı" adı verilen büyük bir savaş yaşandı.
Bu savaş, büyük bir deniz filosu ile kara birlikleri
arasında gerçekleşmişti. 18 Mart tarihinden sonra
carpışmalar, uzun süreli, korkunç bir kara savaşı
seklinde devam etti. Bu süre içinde 500.000 den
fazla asker can verdi... Fakat Müttefik Kuvvetleri
Çanakkale Boğazı’ nı geçemediler...

Cumartesi, Mart 12, 2005

nefret ettim bu dünyadan artık... neden ben herkesle aynı dili paylaş mıyorum? Neden ben kendimi uzaylı gibi hissediyorum? Kendimi soyut bir varlık gibi hissediyorum.Çekip gitmek var şu diyardan başka bir aleme başka bir boyuta.
Ama...
Bakakalırım giden geminin ardından,

Atamam kendimi denize dünya güzel.
Serde erkeklik var,
Ağlayamam.
Tiksindim artık bu yalandan bu düzenden bu oyunun son perdesinden. Artık karakter oyuncusu olmak istemiyorum. Defolup gitmek istiyorum. Ben yokum artık bu sistemde bu oyunda...

Salı, Mart 08, 2005

In The Name of Woman's Day

violence

Salı, Şubat 22, 2005

Alışkanlıklar

sn0wl: read into yazmak mı
corwin: yeah
corwin: pardon abi evet

Çarşamba, Şubat 16, 2005

what painful the chalice
she drank so calmly
there was his arms
around her naked body

she still tastes his lips
with her mouth
a fragile rose
was her heart broken

still was the night
that peaceful night
when he arose
to walk away

you, speak to her,
speak not of love
when all she had
forever gone

fall with her
bleed with her
betray her
shred her soul

"misera nobis
dies illacrimo"

still is the night
silent the echoes
iinto the void she drowns
oh let the ocean devour her
lifeless
painless...

Pazar, Ocak 16, 2005




Chief Seattle Prayer

I sit outside during a cold winter night,
Watching the stars shining so bright.

I take a sigh and breath in relief,
Because I know someone up there is watching out for me.

The hurt I carry will slowly fade away,
I know I can face another day!

I am alive for a reason,
During this cold winter season.

Perhaps, in my heart the answer lies,
I must look within to find out why.

I pray to the Creator so that I may grow old and wise,
And to live in a world where there are no lies!


Cumartesi, Ocak 15, 2005

Here's the end...

I haven't slept yet , maybe 'cause the disappointments of the end. I can certainly say that something goes wrong in my life seriously. I met to new faces and lost some, then I learn something, suddenly it disappeared, too. My mind can't keep on working. Something big,really confusing....
I need help, maybe I need some peace; alone and silence...

15.01.2005'e ithafen,
AlienProjectLevent

Çarşamba, Ocak 12, 2005

Kız yurdunda final hali...

Evet ne yazıkki bir final dönemindeyis...Evet belki bitmesine bu çilenin saatler kaldı ama(yaklaşık 19 saat) ben izlenimlerimi aktarmak istiorum sizlere...
Önceklikle ilk günlerden başlayalım.. İlk günlerde herkes inanılmaz gazlı olur. Belki de kötü geçen arasınavları telafi etmektir amaç ya da ortalamayı yükseltmeyi kafaya koymuştur dişi birey... Çalışma odasında oturacak yer bulamazsınız. Odada parfüm kokularımıza karışmış kahve kokusu ve sadece kalem-kağıt sesleri.. İlk sınav atlatıldıktan sonra -ki bu oralama olarak finallerin 3. gunune tekabül eder- yavaş yavaş başlar çalışma odası muhabbetleri. Kimi finallerin zorluğundan, kimi ders çalışamadığından kimi bıktığından başlar muhabbete ve bitiremezsiniz aranızdan biri ayrılmadıkça..(muhabbet saç, baş,sevgili gibi çeşitlemelerle devam eder..) Önünüzde kitap kaptırıverirsiniz kendinizi:) Bi kaç sınav atlatılmışsa ya da en zor sınavlardan biri varsa önünüzde işte o zaman makyaj yapma vakti gelmiştir:) Gece yarısını geçtikten sonra stresli sınava hazırlanmaya devam ediyorsanız verdiğiniz molada bir iki küçük hile denersiniz gözünüze dudağınıza.. Odaya dönüşünüzde zaten sayıları azalmış olan hemcinsleriniz hemen farkeder değişimi ve "aaaa ne kadar yakışmış... bu ne bu? "ya da "aayyh rengine bayıldım... bunu yeni mi aldın?" gibi çeşitli yorumlar katarlar olaya. Hatta dayanamaz siz de atıverirsiniz bir iki çizik yuzunuze:).. son gunlere yaklaşıldıkça birer ikişer kaybedersiniz yoldaşlarınızı.. Ya sınavları bitenler olur ya da azalanlar... Hele son bir kaç gün içindeyseniz artık iyice zor gelmeye başlar çalışma odasına inmek orada oturmak.. içiniz içinize sığmaz.. yeter artık dersiniz...Artık ne gazdan eser kalmıştır ne de amaçlardan.. Zaten üst kattada finalleri bitenler alem yapmaktadır.. Gülmekte bağırmakta ağamakta ama kesinlikle ve kesinlikle eğlenmektedir... Siz de istersiniz bişeyler içmek, içmeseniz bile bağırmak ağlamak ve unutmak.. Kötü finalleri, kötü anıları, kötü anları... Haksızlıktır bu... Ne makyaj keser sizi artık ne de yediğiniz tonlarca yemek... ama çalışmak vaktidir ne yazıkki:( sessizce masaya dönersiniz..

.....

when you think that we've used all our chances
and the chance to make everything right
keep on making the same old mistakes
makes untipping the balance so easy
when we're living our lives on the edge...


Blood Brothers - Iron Maiden

Cumartesi, Ocak 08, 2005

Tesknie...


Happy birthday
I'm always with you

08.01.2004'e ithafen,

Perşembe, Ocak 06, 2005

Would you erase me?

How happy is the blameless vestal's lot!
The world forgetting, by the world forgot.
Eternal sunshine of the spotless mind!
Each prayer accepted, and each wish resigned;

----- Alexander Pope -----



You can erase someone from your mind. Getting them out of your heart is another story.

---- Joel Barish----

Çarşamba, Ocak 05, 2005

Fizik finali öncesi ve Calavera yı kaybedişimiz ...

...
sn0wl: şu torque falan var ya onlara bi bakarım belki formüllere
Calavera : bak bakalım
Calavera : bak
Calavera : bak
Calavera : bak
Calavera : vak
Calavera : vak
Calavera : vrak
Calavera : vrak
Calavera : cıyak
sn0wl: onları kenara köşeye yazarım başka var mı önemli dediğin bişey
Calavera : cıyak
Calavera : şrank
Calavera : şrank
Calavera : krank
sn0wl: vah vah sen de sapıttın
Calavera : krank mili
sn0wl: Calaverayı da kaybettik
Calavera : mil km si
Calavera : km/s
Calavera : ışık hızı
Calavera : hız sürati
sn0wl: sen bırak bi yarım saat dinlen
Calavera : süratli leblevi
sn0wl: eyvah eyvah
Calavera : leblebi tozu
Calavera : hapşurma
Calavera : yut yut
Calavera : ruh bedenden saklanınca
Calavera : yandım anam
Calavera : kezzap getirin
Calavera : yok kezzap olmaz
Calavera : bogazım tıkantı
Calavera : lavbo aç getirin
Calavera : ne açıoruz
Calavera : yoksa biz
Calavera : mormuyuz
sn0wl: zurnayız
Calavera : kestane şekri
Calavera : ye beni ye beni
Calavera : beni sevmek ahhhh
sn0wl: neremi neremi
Calavera : kürek ister
Calavera : kar yağdı kürek gerek
Calavera : bu yarı sevmek için yürek gerek
Calavera : mani mani
Calavera : gel bana gani gani
Calavera : haydi zıpla
sn0wl: şappi
Calavera : zıplayan baş tosun tutmaz
Calavera : yutan kusmaz
Calavera : kusan pusmaz
Calavera : pusmayın lan ibneler
Calavera : erkek oynu oynuoz
Calavera : boküç oynamıoz
Calavera : 1/2mv^2
Calavera : formül formül
Calavera : sağatim nerde
Calavera : gece çok üşüdüm
Calavera : üstümü örtsene anne
Calavera : yar gider arabalan bende giderim yayan
Calavera : yaymadan kasmak gerek
Calavera : yada yaya yaya kasmak gerek
sn0wl: yürü be koçum
Calavera : ama karşıdan karşıya yaya geçidinden geçmek gerek
Calavera : üst geçit de olabilir
Calavera : ama bu bi sınıf ayrımı
Calavera : neden üst
Calavera : orası vip karşıya geçiş bölgesimi
Calavera : ben beli orta geçitten geçicem
Calavera : yada yan geçit
Calavera : niye yan geçit diye bişi yok
Calavera : sağ sol teyzemizin kızı mı
Calavera : deli cevat kimmiş
Calavera : getirin onu bana
Calavera : söyleyin kahpeler deli cevat hanginiz
Calavera : deli cevat dişi miydi yoksa
Calavera : yıllarca yanlış tanımıız
Calavera : ama
Calavera : saat ne alaka
Calavera : olmamalı
Calavera : sn0wl nerdesinm
...
...
...
Et in Arcadia Ego


Pazartesi, Ocak 03, 2005

Sana ve


Tüm güzel insanlara... Posted by Hello


03.01.2005'e ithafen,

Pazar, Ocak 02, 2005


Ticking away the moments that make up a dull day
Fritter and waste the hours in an off hand way
Digging around on a piece of ground in your home town
Waiting for someone or something to show you the way

Tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain
And you are young and life is long and there is time to kill today
And then one day you find ten years have got behind you
No one told you when to run, you missed the starting gun

And you run and you run to catch up with the sun, but it's sinking
Racing around to come up behind you again
The sun is the same in a relative way, but you're older
Shorter of breath and one day closer to death

Every year is getting shorter, never seem to find the time
Plans that either come to naught or half a page of scribbled lines
Hanging on in a quiet desperation is the English way
The time is gone, the song is over, thought I'd something more to say

Home, home again
I like to be here when I can
And when I come home cold and tired
It's good to warm my bones beside the fire
And far away across the field
The tolling of the iron bell
Calls the faithful to their knees
To hear the softly spoken magic spell