Cuma, Aralık 31, 2004

Corwin'e ithafen ...

What's this? What's this?
There's color everywhere
What's this?
There's white things in the air
What's this?
I can't believe my eyes
I must be dreaming
Wake up, Jack, this isn't fair
What's this?

What's this? What's this?
There's something very wrong
What's this?
There's people singing songs

What's this?
The streets are lined with
Little creatures laughing
Everybody seems so happy
Have I possibly gone daffy?
What is this?
What's this?

There's children throwing snowballs
Instead of throwing heads
They're busy building toys
And absolutely no one's dead

There's frost on every window
Oh, I can't believe my eyes
And in my bones I feel the warnth
That's coming from inside

Oh, look
What's this?
They're hanging mistletoe, they kiss
Why that looks so unique, inspired
They're gathering around to hear a story
Roasting chestnuts on a fire
What's this?

What's this?
In here they've got a little tree, how queer
And who would ever think
And why?

They're covering it with tiny little things
They've got electric lights on strings
And there's a smile on everyone
So, now, correct me if I'm wrong
This looks like fun
This looks like fun
Oh, could it be I got my wish?
What's this?

Oh my, what now?
The children are asleep
But look, there's nothing underneath
No ghouls, no witches here to scream and scare them
Oh ensnare them, only little cozy things
Secure inside their dreamland
What's this?

The monsters are all missing
And the nightmares can't be found
And in their place there seems to be
Good feeling all around

Instead of screams, I swear
I can hear music in the air
The smell of cakes and pies
Are absolutely everywhere

The sights, the sounds
They're eveywhere and all around
I've never felt so good before
This empty place inside of me is filling up
I simply cannot get enough

I want it, oh, I want it
Oh, I want it for my own
I've got to know
I've got to know
What is this place that I have found?
What is this?

Christmas Town? Hmm..




---


Nice senelere :]

jingle all the way...

Happy new year for everybody....

:)


Sandy Claws.

Birşey Yapamamanın Dayanılmaz Ağırlığı ve Gözlerin Parlaması

Şu anda saat 10:01 ve cuma günü sabahları her zamanki gibi olmamız gereken mekandayız. Yapmamız gereken hiçbir şeyi yapamamamız (veya yapmamamız) sonucu biriken işler yine üstümüze yıkıldı.
Halbuki dün ne kadar neşeliydik. Aragorn ile yılbaşı balonları üstünde deneysel çekimler yaptık benim webcam'le... Corwin ise "way of shakir" ile bir diğer odada "predator'ün yatağının üstünü ' süslüyordu ve odayı yılbaşına hazırlıyordu.
Kısacası rahatlık ve pişkinlik son noktada ama hani içimizi içten içe kemirmiyorda değildi şu anki durum. (şimdi bile şu yaptığımız iş, yazdığımız şeyler, ders olduğu zaman üşengeçlik maksimum seviyede iken bu durum hiç de akıllı adam işi değil)
Öğlen'e kadar böyle mi geçecek vakit... Bir de yeni yıl heyecanı falan fistan gibi bir sürü kavram ve duygu var kafamın içinde. Hani farklı birşey olmuyacak biliyorum ama işte aptalca batıl bir inanç farklı birşeyler olur beklentisi. "Hope is a good thing" ... Ben mi? Gene yalnızım. Galiba kışın pek işlerim yerinde gitmiyor. Keşke yılbaşı yaz mevsimine gelse....
Corwin le Aragorn da bana gene kendini yazmaya başlamışsın diyor. Corwin, gözlerimin parladığını, Aragorn ise sakalımdan elektrik akımı belirtileri almaya çalışıyor. Keza benim kafam gene başka yerde...
Şimdilik bu kadar...


31.12.2004'e ithafen,

Çarşamba, Aralık 29, 2004

!!!



Do Not Push Me To Lose My Temper




29.12.2004 'e ithafen

Salı, Aralık 28, 2004

Portrait Of Emilie Flöge


Portrait Of Emilie Flöge Posted by Hello

In weather fair or foul,
Every year I tell you true;
Rather than even marry,
I shall give a painting to you...

28.12.2004'e ithafen,

Cumartesi, Aralık 25, 2004

dün,bugün ve "kanki kız" kalmak:):(

dün son fizik labımın ve bugunkü digital labımın getirdiği yoğunluk bitince bugün sonunda yağ içide kalan saçlarımı yıkayabildim ve makyajımı yaparak toplum gnüllülerinin toplantısına gittim. Günün ayrıntılarına geçmeden önce size gönüllülük maceramı anlatmak istiyorum:) Bu yıl Ankara'nın ilk karında her zaman olduğu gibi ben yurttaki insanlara "hadi yürrüüyüüşee gideeliiimmm" baskıları yaparken yan odadaki arkadaş bana dedi ki: ben gönüllü ark.lardan birinin yanına gidiyorum..birkaç arkadaş sahlep içip dolaşcaz karın altında..istersen sen de gel:)" tabii bu teklifin üzerine ben, yaklaşan digital sınavımı sallayarak, hemen giyinip onlara katıldım ve inanılmaz eğlendim o gün:) insanların samimiyeti ve yakınlığı beni çok etkiledi...(zaten benim için anahtar kelime samimiyet..) o yuzden zaten gecen yıldan beri aklımda olan bu gönüllülük olayına daha bir ısındım...zaten ayrılırken biza sahlep yapana arkadaş(Kerim) "Hande artık bize bir proje borçlusun" diyerek beni yavaştan bir zemin hazırladı benim için:) (tabi bu zemin hazırlama sürecinde bazı gönüllülere duyulan "hmm bu da ne kadar hoş biriymiş" hisleri ne kadar etkili oldu onu bilmiorum:Pherneyse biz devam edelim..) bunun üzrine bir gönüllülük isteğidir, bir gönüllülük halidir gidiyor :):P inanaılmaz eğlenceli ve bol gülmeli toplantılar ve her toplantının ardından yenen yine bol gülüşmeli bol eğlenceli yemekler sayesinde iyiden iyiye bağlanmaktayım galipa ortama:) bugun yine böyle bol gülmeli bri yemeğin ardından farkettim ki hani şu "hmm bu da hoşmuş" dediğim insanlar beni "kanki" görmeye ve bana kız ark.larını anlatmaya felam başlamışlar:) çok mu güvenilir duruyorum nedir bilmiorum ki:P:)?
herneyse...bu kadar işte daha bişiy demiycem:)

Çarşamba, Aralık 22, 2004

Every journey has a first step. Every legend has a beginning.


batman_poster, originally uploaded by corwintheking.

Salı, Aralık 21, 2004



Edvard Munch "The Scream", 1893

A Song of Despair

The memory of you emerges from the night around me.
The river mingles its stubborn lament with the sea.

Deserted like the dwarves at dawn.
It is the hour of departure, oh deserted one!

Cold flower heads are raining over my heart.
Oh pit of debris, fierce cave of the shipwrecked.

In you the wars and the flights accumulated.
From you the wings of the song birds rose.

You swallowed everything, like distance.
Like the sea, like time. In you everything sank!

It was the happy hour of assault and the kiss.
The hour of the spell that blazed like a lighthouse.

Pilot's dread, fury of blind driver,
turbulent drunkenness of love, in you everything sank!

In the childhood of mist my soul, winged and wounded.
Lost discoverer, in you everything sank!

You girdled sorrow, you clung to desire,
sadness stunned you, in you everything sank!

I made the wall of shadow draw back,
beyond desire and act, I walked on.

Oh flesh, my own flesh, woman whom I loved and lost,
I summon you in the moist hour, I raise my song to you.

Like a jar you housed infinite tenderness.
and the infinite oblivion shattered you like a jar.

There was the black solitude of the islands,
and there, woman of love, your arms took me in.

There was thirst and hunger, and you were the fruit.
There were grief and ruins, and you were the miracle.

Ah woman, I do not know how you could contain me
in the earth of your soul, in the cross of your arms!

How terrible and brief my desire was to you!
How difficult and drunken, how tensed and avid.

Cemetery of kisses, there is still fire in your tombs,
still the fruited boughs burn, pecked at by birds.

Oh the bitten mouth, oh the kissed limbs,
oh the hungering teeth, oh the entwined bodies.

Oh the mad coupling of hope and force
in which we merged and despaired.

And the tenderness, light as water and as flour.
And the word scarcely begun on the lips.

This was my destiny and in it was my voyage of my longing,
and in it my longing fell, in you everything sank!

Oh pit of debris, everything fell into you,
what sorrow did you not express, in what sorrow are you not drowned!

From billow to billow you still called and sang.
Standing like a sailor in the prow of a vessel.

You still flowered in songs, you still brike the currents.
Oh pit of debris, open and bitter well.

Pale blind diver, luckless slinger,
lost discoverer, in you everything sank!

It is the hour of departure, the hard cold hour
which the night fastens to all the timetables.

The rustling belt of the sea girdles the shore.
Cold stars heave up, black birds migrate.

Deserted like the wharves at dawn.
Only tremulous shadow twists in my hands.

Oh farther than everything. Oh farther than everything.

It is the hour of departure. Oh abandoned one!

Pablo Neruda

Pazar, Aralık 19, 2004


utopia Posted by Hello

Cumartesi, Aralık 18, 2004

One Last Goodbye to Phoenix...

Sometimes I have to remind myself that some birds aren't meant to be caged. Their feathers are just too bright... And when they fly away, the part of you that knows it was a sin to lock them up does rejoice. But still the place you live in is that much more drab and empty that they're gone. I guess I just miss my friend...

Perşembe, Aralık 16, 2004

fransız kalmak

Bizdeki 'Fransiz kaldim' lafi Ingilizce'de Yunanlar için söyleniyor.Onlar bir seyi anlamadiklarinda, 'It is Greek to me' diyorlar. Yani, 'Bu bana Yunan'. Onlarda niye Yunan, bizde niye Fransiz kalindigi ise meçhul. Italya'da birinin söyledikleri, karsisindaki kisi tarafindan yerine getirilmediginde ya da anlasilmadiginda, 'Che parlo Turco?' deniyormus. Meali: 'Yahu ben Türkçe mi konusuyorum?!' Bir de Italyanlar çok sigara içenleri, 'Türk gibi sigara içiyorsun' diyerek azarliyorlarmis. Ermeniler bir seyi anlamadiginda, 'Anladiysam Türk olayim' diyorlarmis. Kizilacak bir sey yok. Çünkü biz de anlamadigimiz zaman Arap oluyoruz. Fransizca'da 'Türk usulü sevismek' diye bir deyim varmis. Anlami da,'hizli hizli, yangindan mal kaçirircasina sevismek'mis. Iddiaya göre deyimin kaynagi da suymus: Türkler kuzey göçleri sirasinda köyleri yagmalarken karsilarina çikan kizlari kollarindan tutup atlarinin üzerine alirmis.Türk akinci bir yandan ortaligi yagmalarken bir yandan da kiza dair 'kötü niyetini' icra edermis! Bittiginde de kizi attan atarmis. Fantastik bir hikaye!! ama Fransizlar'in anlattigi aynen bu valla. Almanca'da 'Türken' ve 'türken' diye iki kelime varmis. Ilki bildigimiz 'Türk' demek. Ikincisi ise 'hile yapmak' anlaminda kullaniliyormus! Grup olarak bir lokantaya gittigimizde herkesin kendi yedigini ödemesine 'Alman usulü' deriz ya. Ingilizce'de aynisi 'Going Dutch' kalibiyla Hollandalilar için kullaniliyor. Gerçi sonuçta birbirine çok benzeyen iki millet ama yine de Almanlar'i yok yere 'maddiyatçi' yapmisiz demek ki. En komigi bu: Israil'de bir kadinin kalçalari büyükse, ''Türk gibi kalçalarin var'' diyorlarmis. Anlasilan, 'yemekte salça, kadinda kalça' merakimiz oralara kadar ulasmis. Bu deyim degil ama eglenceli bir anekdot. Finali onunla yapayim. Bir gün olur a bir Macar'la ayni masada oturursaniz sakin bira bardaginizi uzatip, 'Serefe' demeyin. Çünkü Macar halki, Osmanlilar ülkelerini isgal ettiginde bunu bira içerek kutladiklarini düsünüyorlarmis. Bu yüzden de sadece Türkler'le degil, kimseyle bira bardagi tokusturmuyorlarmis. Bira ile fetih kutlayan yeniçeriler ha! Cidden güzel geyik.

Çarşamba, Aralık 15, 2004

merak, grafikeri öldürdü mü?

bilgisayar çıkınca dört tuşa basıp iki program öğrenen herkes grafiker oldu, herkes fikrinin sorulduğu herşeyi eleştirmeye başladı,bunların sayesinde bir kısım vatandaş da, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya başladı.. bir kısım eleştiriyi okuyunca piyasadaki akademisyen grafiker meslektaşlarımızdan çekinmeye başladım;cesaretim kırıldı... yabancı meslekdaşlarımızın hayran olduğunu bildiğim işlerimize, bazı yerli meslekdaşlarımızın ayran olduğunu anladım. her nekadarönemli değilsede kırıldım...

hemen her konuda kendileri atıp kendileri tutuyor,bazen de tutamayıp ortalığı batırıyorlar...mesleğim adına üzülüyorum.. rastlıyorsunuzdur, medyada şu güncel konu YTL kompozisyonları hakkında, ağzı olan herkes konuşuyorda, konuşuyor..daha sırada kimler var kimbilir..... usta zannettiğimiz kişilerde, kendilerine biçilen figüran rollerini bu konudaki taslaklarından daha kepaze, ama bir takım medyatörün istediği gibi iyi bir şekilde(basında yer almak adına) oynuyorlar.....bu konuda kendilerine verilen ev ödevlerinide,(bir araYTL tasarımları yaptırılmışlardı) saçmalıklar düzeyinde yaptıklarının farkında değiller, çünkü saçmaladıklarını yüzlerine vuranda yok,eleştirende.... meydan boş yani..... birisi banknotun ön yüzüne balerin koyar,5 balerin 5ytl düzeyindedir banknotumuzu gereksiz rakamlardan kurtarmıştır, üstelik arkadaşımız moda tasarımcısıdır.(ben ne kadar moda tasarımından anlarsam...) bir diğeri ele alındığında renk değiştiren bir kağıttan bahseder, banknot yerine.....haaa birde Atatürk portresini kaldırır banknotlarımızdan..buda dünyaca ünlü grafik sanatçımızın tekidir!
bir diğeri banknot tasarımı yapanların nuh nebiden kalma, çekirdekten yetişme(usta çırak ilişkisi) kişiler olduğunu ve bunlarında estetikten yoksun olduklarını zırvalar bir dergide kendisine verilen köşeden homurdanarak ,banknotlarımızı zevksizlik örneği olarak algılayabilmiştir ancak,(tabiiki beğenmek zorunda değilsin ama hiç olmazsa tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığın bir konuda fikir yürütmek zorundada değilsin..)
herkesin tekniği ve kuralları konusunda bilgi sahibi olmadığı, birçoğunun arka yüzünde yer alan konudan bihaber olduğu,banknotları kompozisyonları ve harcanan emekleriyle değilde,nominal değeriyle değerlendiren" (keşke bu arkadaşlarımız yada herşeyi bildiğinizanneden bu zerzevat-ı muhteremler, diğer ülkelerin banknotlarını da inceleyip öyle dökselerdi inci büyüklüğüne bile erişemeyen,inci'lerini...)
neyse rahatsızlık duyduğum bir konuda hiç olmazsa sizlerle biraz dertleşmek istedim. kantarın topuzu biraz fazla kaçtıysa affola....
sizin anlayacağınız; nasrettin hoca misali, herkesin önünde eşeğin kuyruğunu kesersen kimseyi memnun edemezsin, kimisi uzun der kimisi kısa.her ne kusur etti isek de, tekrar affola....

H. AKSU

Salı, Aralık 14, 2004

To One Of Those

I loved
And I suffered.
But I know, my way is the Right,Honest,Innocent and the Pure one.
I will love again,
I will forgive again
And I will keep my patience again.
I know it like the back of my hand;
I will suffer again.
And I will be the lonely one again...
But one day, when I disappear;
If you are one of those,
Never to mention my name...
I just want to be loved as much as I loved you,
I just want to be cared as much as I cared about you,
Nothing More...

Why Is It So Hard To Love & Care

14.12.2004'e ithafen,

Cumartesi, Aralık 11, 2004


Freedom. I dig my feet into the sand. Stare at the stars above me burning bright. I close my eyes and hear the ocean, I taste the salt upon my lips. The rapid winds send shivers through my body, I feel as if I am a fish. Swimming through the ocean waters. No worries to drown me. I swim; I jump, free falling into the ocean, I dig my feet deeper into the sand. It clogs between my toes, feels rough upon my heels. I look deeper into the sky, see the moon the sun a star. I close my eyes tighter to hear the sound of dolphins swimming Freely in the ocean. I taste the air upon my lips, The wind takes me higher and higher Spreading my wings, flying with the wind. Through the white fluffy clouds. I look down upon the world I live. All game. No worries to pull me down. I fly, I sing, I triple spin through the sky, I open my eyes, here while I sit on the sand. Reality hits but I am still in dream land, No one can tell me how to dream, So I am nothing here but free. Posted by Hello

Pazar, Aralık 05, 2004

Questions lie beneath the surface

Here, then, is a great mystery. For you who also love the little prince, and for me, nothing in the universe can be the same if somewhere, we do not know where, a sheep that we never saw has-- yes or no?-- eaten a rose...
Look up at the sky. Ask yourselves: is it yes or no? Has the sheep eaten the flower? And you will see how everything changes...
And no grown-up will ever understand that this is a matter of so much importance...



  The Little Prince - Antoine de Saint-Exupéry   

Perşembe, Aralık 02, 2004

4th One Song,One Movie,One Quote,One Feeling...

---------------------------------------
Jeff Buckley - Forget Her
---------------------------------------
Tim Burton - Batman Returns (1992)
---------------------------------------
******************************
-[CatWoman]You're catnip to a girl like me.
-Handsome, dazed......and to die for.
-Mistletoe can be deadly if you eat it.But a kiss...
-...can be even deadlier if you mean it.
-You're the second man who's killed me this week.
-But I've got seven lives left.
-I tried to save you...
-Seems like every woman you try to save ends up dead.
-Or deeply resentful.
-Maybe you should retire.
******************************
-[CatWoman]How could you?
-I'm a woman!
-[Batman]I'm sorry.
-As I was saying, I'm a woman and can't be taken for granted.
-Life's a bitch, now so am I.
******************************
---------------------------------------
Patience...
---------------------------------------

02.12.2004'e ithafen,

Çarşamba, Aralık 01, 2004

Neye...

Soğuk...
Ne diye pencerenin kenarına geçersin
Pis bir şarkı çalar
Bir sigara yakar,
İzlersin sisler içindeki bir dostumun dediği gibi
Hayal kırıklarının şehrini
Derdin nedir yada tasan
Kafana takılan, yoran
Seni bu hale sokan...
Anan mı yok , yoksa baban mı?
Kardeşini mi aldılar? Sevdiğini mi elinden?
Arayanın mı yok? Sevenin mi yok?
Topraklarından, kökünden mi uzaksın?
Yalnız mısın peki...
Uğraşsan üstesinden gelemiyeceğin birşey mi var?
"Hayır"...
Bu haline rağmen neye ?
Neye?
Neye...

01.12.2004'e ithafen,