Pazartesi, Kasım 09, 2020

Mehmed Akif'e

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyûlâyı da er, geç silecektir.

Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma.

Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir?”

Mehmed Akif


Ey şair-i vatan, gür sadan hala kubbededir.

Mey'us olma, mirasın kürrede ve habbededir.

Yaktınsa üç gönülde şevk-i sa’yi, aşk-ı imanı

Mesrur ol. Ki şu mübarek Cuma zamanı,

Hiç değilse birkaç el açılacaktır duaya

Selamet-i ruhun için o yüce Mevlaya.

Duruşun, hamiyyetin mücessem hali,

Bir ömür bağrında taşıdın da melali

Yılmadan, usanmadan uyardın durdun

"Sa’y gerektir elbet halası için yurdun;

Çalışmakla mümkün ancak fethi ebedin,

Öyleyse durma, uyanmak lazım!” dedin.

Kimimiz unuttu seni, bıraktı gitti sa’yi

Kimimizse nushunu, lakin, etmedi zayi.

Mevla buyurur gayreti rahmiyle temdid,

Azız belki, ve fakat, asla değiliz nevmid.

Çoğu unuttu seni, gönlünden silecektir,

Müsterih ol yalnız, seni “bilenler bilecektir”.

Ezanlar cami içre mahpus şu memlekette

Yine de hazirun hürmetle dinlemekte

O daveti kariinin zaif, titrek sesinde

Nemçe yurdunda bir Arnavud camisinde.

İçlerinde oturdum da baktım hep birer birer

“Şimdi adını ansam”, dedim, “elbet bilirler”.

Soramadım, lakin, aklıma geleni yutup,

Kahrolurdum Akif’im, “Yok!” derlerse unutup.

Yadıma düştü yüzün gönlümdeki aksinde

Nemçe yurdunda mahzun Arnavud camisinde.

Söylenecek çok söz var ey şair-i vatan

Yüreğimi kanatıp, ya’dımı ye’se atan,

Ama “Ye’s yok!” sözün, mıh gibiyken aklımda;

Diyemem, hepsini gömüp sakladım da

Tek mesrur ol istedim: Asımın nesli duruyor,

Bir kişi bile kalsa, yolunda azmile yürüyor.

Sela sünnet vaktinde, geldi bu nazm husule

Selam eyle bizlerden, ol Hazret-i Resul’e,

Tevfik eylesin Allah O'nun kutlu izine.

Selam eyle, unutma, Çihar Yar-ı Güzin’e.

Selamı var burada bulunan herkesin de

Nemçe yurdunda mahzun Arnavud camisinde.


13 Eylül Cuma 2019