Pazartesi, Ağustos 08, 2011

- - -

Yaşamayı seviyoruz. Ama "her şeye rağmen" küstahlığı ile değil. Hatta o kadar seviyoruz ki biraz önce kullandığımız "küstahlık" kelimesi zul geldi biraz da; ama yapacak bir şey yok, doğruya doğru.
Yaşamayı seviyoruz. Zira sık sık düşünüyoruz elimizden her an kayıp gidebileceğini. Ve korkuyoruz aslında yaşamayı bu kadar sevmekten; olur ya gözümüz arkada kalacak olursa giderken diye.
Gerçekten, biz aslında yaşamayı çok seviyoruz. Bazen sevinçle kucaklıyoruz hissemize düşeni bazen "başüstüne" deyip kabulleniyoruz serinkanlılıkla. Kimi zaman kimileri küfürler sallıyor, biz de yaptık vaktiyle. Zorumuza gitti. Ama geçti gitti inşallah.
Diri olduğumuzu hissetmenin türlü yollarına şahit olduk. O kadar diri hissettik ki bazen kendimizi, gece yarısı bir sokakta yürürken kimi görsek sarılasımız geldi. Burada olmaktan o kadar mutlu olduk ki başka hiçbir yere gitmek istemedik bazen. Bazense o kadar razı olduk ki yaşamaktan, ölmekten dahi korkmadık.
Kanlı canlı hissettiğimizde var olduğumuza çok sevindik. Teşekkür ettik. Nefeslerimiz çok tatlı geldi.
Yaşamayı sevdiğimizde, çok şey yaşamak istedik. Ama artık yaşamayı daha çok seviyoruz ve aslında bu yüzden razıyız artık yaşayageldiğimiz kadarına. Zira artık yaşamanın her yanını fethetmek istediğimiz bir ganimet, her yanını kurcalamak istediğimiz bir çocukluk hediyesi olmaktan ziyade canımızın özü olduğunu bildik.
Bugünlerde utanıyoruz, vaktiyle yaşamayı bir alacaklı-borçlu münasebetine maruz bıraktığımız için. Özür diliyoruz. Yaşamayı içimizde görüyoruz. Diriliğimizi hissedebilmek için tersinden bakmak, düzünden kırmak, ortasından çatlatmak gibi tansiyonlu evirip çevirmelerle bakmaktan vazgeçtik. Kafamız almıyorsa gözümüze sokmak nafileymiş, öğrendik.
Satırlarda öğrendiklerimizi unuttuk. Sadrlarımızı açtık.
Yaşamayı seviyoruz. Yağmuru düşünmeksizin, mütevekkilane tohumlarımızı serpebilmenin verdiği gönül rahatlığıyla seviyoruz yaşamayı.
Kendimizi sulh ve sukunetin yatıştırıcı kollarına emanet ederek seviyoruz yaşamayı. Hesap görmeksizin yürüyebiliyoruz şükürler olsun.
Satırlarda sayıkladıklarımızı unuttuk. Sadrlarımızı açtık. Yaşamayı sevdik. Yaşamı verene ve yaşamayı sevdirene teşekkürü borç bildik.
Teşekkür ediyoruz.

ve sözlerindeki kırgınlığa aldırmaksızın notalarındaki yumuşaklığa hayran olup, yatıştırıcı sesiyle Bülent Ortaçgil' den şu şarkıyı da dinliyoruz (ne yalan söyleyelim, Teoman'dan beğenmedik):

http://www.youtube.com/watch?v=dYEdH0gjcNA


Selam olsun tüm yaşayanlara.

Hiç yorum yok: