Pazartesi, Mayıs 02, 2011

bocalamak

duramıyoruz. durup düşünemiyoruz. devam etmek zorundayız.
duramayınca hayal de kuramıyoruz. kırıyoruz. kırık bırakıp yürüyoruz. yürürken sakız çiğneyemiyoruz. sakız çiğneyince, duruveriyoruz. durunca hiçbir şey daha iyi olmuyor.
uzun zamandır şarkı da dinlemiyoruz. hayata girerken hayattan kopuyoruz. yeni çıkan şakalardan şarkılar yapamıyoruz. yeni çıkan şarkılarla ilgili şakalar da yapamıyoruz.
kirlendikçe, tabiatımızdan sterilize oluyoruz.
bir şey hakkında her şeyi düşünmeye gücümüz de zamanımız da yetmiyor. her şey hakkında bir kere olsun düşünmek? o artık mazi. gençlik hevesi.
artık anlıyoruz ki babalarımızın bir şey söylememesi, bir fikirleri olmadığından değil; aksine söyledikleri zaman bir şeyin değişmeyeceğine dair bilgece inançları. acemice değişime inanmanın mı yoksa tesir etmeyecek şeyi söylememenin mi daha iyi olduğunu tartışmıyoruz. mesele bir zamanlar bunlardan ancak ilkini becerebilecek kadar gençken, sonradan sadece ikincisini becerebilecek kadar yaşlı hissetmemiz.
dün büyüklük olanın, bugün çocukluk olması.
gençlik: tesiri olmasa da söyleyebilmek.
olgunluk: gönül razı olmasa da susabilmek.
her durumda fuzuliyiz.
Allah Fuzuli'den razı olsun.
Allah, babamızdan da razı olsun.

Hiç yorum yok: