Pazartesi, Kasım 15, 2004

Dün...

Çocuk yeni gelmiştir...Kaçmıştır,bir dostu'nun deyimiyle;hayal kırıklıkları'nın şehrinden.
Oysa çocuk bilir başka bir yolu yok, geri dönecektir o karmaşaya,kötülüklere,yalnızlığa
ve tüm o şehre hissettiği kırgınlıklara rağmen...
Günün akşamı geriye kalan birkaç dostla buluşulur,hani dersiniz ya bazen "Eğer aramızdan birine birşey olursa, o gönül grubu dağılırsa, ona sebep olanı asla affetmem",böyle dostlarla... Birbirlerini göremeyenlerin içi dolar, anlaşılır birkaç saniyelik sessizlikten, içlerinden "Ne kadar da özlemişim keratayı" sözleri yankılanır... Yüzde kocaman [ yazarken ağlar ekranın başında,annesi görür,sormaz umarım diye aklından geçirir çocuk.Herşeyden ayrılmak zor gelir,tekrar geri gitmek istemez diğerleri gibi ] bir gülümseme, Gözlerin elmas gibi parlaması ve Islanmış gözlerin masum suçunu sigara dumanına atılması...Sohbet, günlük mevzuları bir yana savurarak koyulaşır, gönüllere iner. Çocuk dışardan izler, ne kadar da birbirlerine çok değer veriyorlar...Saatlerce muhabbet sürer. Aralarından birinin keyfi yerinde değildir aslında, Sorulur;anlatır içindekileri, yüzler asılır."Biz senin yanındayız her zaman" diyerek sırtı sıvazlanır...
Zaman geçmiş,Ayrılık zamanı gelmiştir.Eller sıkılır, diğer güne tarihler atılır. Çocuk mutludur.Kapıyı çarparken aklına düşer,bastırır yalnızlık.Soğuk bir rüzgar eser içi titrer, gökyüzüne bakar beyaz bulutların bile içi dolmuş ki kapkara dururlar... Bir derin "offf" çeker çocuk, kapının sesi gelir ardına egsoz'un sahte kokusu.
Çocuk Yine Tek Yine Yalnızdır...

13.11.2004'e ithafen

Hiç yorum yok: